15 Haziran 2016 Çarşamba

Dünya karanlık bir yer değil.

                Sabahın erken saatlerinde güneş büyük yatak odamın küçük pencerelerinden içeri girdiği an ben uyandım. Gözlerimi açamıyordum. Israrla yorganı üstüme çekmeye çalışırken cıvıldayan kuşlar karşısında alabileceğim bir önlem yoktu ve neredeyse sürüne sürüne pencerenin yanına gittim. Ve apartmanların ardından görünen uçsuz bucaksız ormanları izlemeye başladım. Daha önce hiç fark etmemiştim, penceremin ne kadar güzel olduğunu.
                Gece uyurken ne kadar mutsuzdum aldığım haberler canımı sıkmaya yetmişti. Yine her zaman herkesin başına gelebilecek olaylardı. Bunun bilincinde oluşuma rağmen kötü hissetmeyi kanıksamıştım.
                Oysa ki ne kadar çok az şey biliyor olsam o kadar mutlu olabileceğimi biliyordum. Ama her şekilde insanlara yardım etmek sorunlarına çözüm bulmak benim işimdi. Aslına bakacak olursak benim kendime ait çok az derdim vardı  ve insanın sanki çile çekmeye gelen bir varlık olduğunu istemeden de olsa içgüdüsel olarak kabullenmem sonucu onların dertlerini kendi derdim yapmayı bilmiştim hep. Neyse lafı uzatmayalım başkalarının derdini dert edinen biriyim kısaca.
                Her ne şekilde olursa olsun amaçlarımız doğrultusunda kimi zaman zafer kimi zaman küçük, büyük çeşitli badireler atlatmamız sonucu yenilgiler alabiliriz. Önemli olan altından kalkabilmemiz ve ayakta kalabilmenin bir yolunu bulabilmektir. Önemli olan bence umut dediğimiz kiminde projektör ışık kiminde mum ışığı olan ışığın sönmemesini sağlamak ve emin adımlarla yoluna devam edebilme gücünü bulmuş olmak önemli olan.
                Her zaman dediğim gibi kendinize olmadık yerlerden küçük mutluluk kırıntıları örün ben bu gün öyle yaptım. Gece gelen karartıcı haberleri gün yüzüne çıktığımız an güneş ışığıyla yıktım. sağlıklıyız nefes alıyorum. Nefes alırken tertemiz havanın içime dolduğunu hissedebiliyorum.
Her zaman ne zaman umudum kalmasa o işi kısa bir müddet belki on saniye belki sabahtan öğlene kadar arka planda kalmasına izin vermeyi tercih ederim.  tüm o müddet boyunca o işten uzaklaşmak bana geri döndüğüm an bana başka türlü düşünmeye teşvik etmesinin yanı sıra kötü olayların üstünü sıvayacak daha önemli başarılar elde etmenin yolunu bulabileceğinizi sağlayacaktır.
                Unutmayın gecenin karanlığında binlerce aydınlık vardır en köhne yerlerde bile bir sokak ışığı veya dağ evinin ışığını görebilirsiniz. Hiçbir şey yoksa gökyüzünde ay ışığı sizi karanlıktan kurtarabilir.
                Unutmayın ki hiç bir ışık yoksa bile en basit haliyle bir kibritle kendi aydınlığınızı yaratabileceğinizi unutmayın.

14 Ocak 2016 Perşembe

laf-ı güzaf

gecenin üçünde yazıyorum bütün bunları henüz daha da ne yazacağım hakkında en ufak fikrim yok. aslında sadece bir özlem bu. uzun zamandır yazmayan ellerim ilk defa klavyeye dokunuyor. Malum deftere yazmayı bırakalı yıllar oldu aslında kalem kağıda yazmak istemiştim ben bunları. ama ışık kapalı avizenin ışığı bizde nedense hala alkışlayınca çalmıyor evdekilere hep dedim "alın şu alkışla yanan avizeden." ama dinlemediler onun yerine daha pahalı sıradan bir tane almayı yeğlediler.

Neyse boşverelim bu konuyu. neden yazmaya karar verdiğime gelelim hele. aslında şimdiki gençlerin işsizlique yazacağı cinsten bir durumdan gayet tabi. Hoş bende hiç yaşlı değilim. Tabi gecenin üçünde ne işi olsun yat uyu derseniz o da ayrı bir mesele. o kadar çok düşünce var ki aklımda gelecek, geçmiş. Dostlarım dostlarımın ihaneti, dostlarıma yapılan ihanetler, eski ilişkilerim, bana ihanet edip iyi geçinmem gerekenler evim, alışveriş sitesi indirimleri, market katalogları, hangi filmi izleyeceğim, ileri gelecekte istediğim toprak evin yeri kiremitleri kendim mi yapsam fırında yoksa satın mı alsam diye düşüncelerim, borgia ailesinden Tudorlara, Medicilere Yorklara Plantagenetlere Sforzalardan, Orsinilere, Windsorlara Prens William ve çocuklarından, altın prens Henry 8'e  Jasper tudor'un hüzünlü yaşamına Altın Çağ'ın kraliçesi Elizabeth'e, Leonardo Da Vinci den niccolo machievelli'ye Catherina Sforza'ya Muhteşem Lorenzo'ya papa marie antoinette'ye her birinin hayatını ayrı ayrı düşünüyorum tek tek araştırıyorum kendi dillerinde.

gördüğüm tek şey hepsinin de mutlu bir hayat yaşıyormuş gibi görünseler de aslında büyük kayıplar silsilesi yaşadıkları mesela Magnifico Lorenzo diyelim, çok değerli kardeşi Giuliano de' Medici düşman Pazzi komplosu karşısında yenildi. lorenzo ise komplodan kurtulduğuna mı sevindi yoksa kardeşinin ölümüne Anna Maria Luisa de' Medici'nin hüzünlü ama masalsı hayatı ya da diyelim Cesare Borgia'nın babasının gücü altında ezilen yine de holy father'ı mutlu edemeyen söylentilerle ve entrikalarla dolu yaşantısı Ramses'in aslında ikinci evlat olduğundan yaşadığı zor durumları karşı karşıya geldiği entrikaları örnek verebiliriz, sonrasında oyunun musa yönünde eğrilip onun ve halkının çektiği acılar olarak da düşünebiliriz. 

her ne kadar tahtrevelli de taşınsalar süslü at arabalarına binseler de hepsinin yaşadıkları benzer şeyler, insanlar bu dünyaya sevmeye eğlenmeye acı çekmeye geliyor. ama bizim yapmamız gerekense umut etmek ve bu acılarımızın yanında çok daha fazla mutlu anı biriktirmek. 

13 Eylül 2015 Pazar

fırsatları görün, inanın, çalışın, dürüst olun.

insanlar bazen kendilerine nasıl bir fırsat verildiğinin farkında bile olmadan ellerindeki şansı görmeden yollarına devam ediyorlar, gözlerinin  önündeki ihtimalleri görmezken tek meşguliyetleri ne kadar bahtsız oldukları. Oysa sızlanmayı bırakıp umut etmeye karar verseler. Önlerinde ne çok seçenek olduğunu fark edebilecekler.
Misal vermek  gerekirse, yemek pişirmeyi çok seven biri, bir roman karekteri ve son birkaç sene önce mini seri olarak dizi karekteri olmuş Mildred Pierce’i örnek alıp kendisi de aynı yola çıkabilir. Ve dikkatli olursa düzgün bir çalışma disiplin ve değerlendirme az biraz da şansla çok iyi yerlere gelmesi içten bile değil.

Bir başka özgü deneyimle de çok başarılı olabilirsiniz. Tabi ki bu mümkün. Yeter ki insanların ilgi duyacağı seveceği bir şey olsun.
         Eğer sizde gerçekten isterseniz ilk fotoğraftan sonrakine bir dönüşümü yaşayabilirsiniz.
Nede olsa her şey insanlar için, meslekler bile. Roma –özellikle imparatorluk döneminde- döneminde fabrika işçisi diye bir kavram yoktu o zamanlarda; tarım ve malikane köleleri vardı, bunu yerine. Hanedanların köleleriydi çoğu insan. Diğer meslek grupları senatörler ailelerin kendi varlıklarını ellerinde tutma girişimleri sonucu ortaya çıkmış olan danışmanlar, gladyatörler, gladyatör eğiticileri, su taşıyıcıları, şifacılar, rahibeler ve rahipler, tanrıdan haber veren insanlar, zenginler savaşçılar. Politikacılar. Şeklinde gruplarda ayrılmıştı insanlar. ve şimdi düşünürseniz değişmeyen pek az meslek grubu var: şu günlerde hala rahipler -Müslümanlar imam diyorlar- ve politikacılar var. Çünkü insanlar her dönemde bir şeylere inanmışlar ve her zaman birbirleriyle tartışma içinde olmuşlar. Bu da da bu iki meslek grubunun popülaritesini kaybetmemesini sağlamış. 
Eğer köklü meslek olarak adlandırabilecek bir meslek olarak politikacı olmak istiyorsanız ya çok köklü bi aileden olmalı ya da daha önceki iş hayatınızda çok para kazanmış olmalısınız aksi halde düşünceleriniz pek önemli değil. Obama siyah bir adam olabilir ama düşünceleri herkes için önemli. Bu önem arkasında büyük bir destek olduğundan ve o destekleyen kuruluşlar bağışlar sayesinde ilk defa siyah bir amerikan başkanı oldu. yani belli bir değeriniz isminiz siyasi unvanınız olmadan televizyona çıksanız- ki çıkmanız çok zor- sizi kimse kaale almaz. Ancak pankart açıp eylem yapmadan çıkmazsanız asla sizin düşüncelerinize kulak asmaz ve pankart açmak çok zorlu bir iş orada öylece duramıyorsunuz sonuçta polis ve yerel yetkililer sizi geri çekilmeniz konusunda uyarıyorlar. Yani bir sürü tepkiyle uğraşıyorsunuz. Bunun yerine bir politikacı siz haklı olsanız bile eylemcilerin milyonlarcasını tek bir kanalda konuşmasıyla alaşağı edebiliyor yalan söylese bile. ya da ikinci popüler meslek olarak rahip olmayı kabul edeceksiniz. Ama kilise din adamlarının evlenmesine izin vermiyor bunu hatırlatırım. Eğer kardinal falan olursanız dedikodusu bolca yapılsa da metresinizin olmasına göz yumuluyormuş gibi bir duyumda mevcut. Bakarsınız papa olup dünyanın Katolik olan tarafını yönetirsiniz. Hiç fena fikir değil. Müslümanlar için daha kabul edilebilir ama belirli arazilere sahip olmayan imamlar için pek fazla gelirleri yok ama bu işin de sonu yok eğer zengin iş adamları için fetva verirseniz size hayli iyi davrandıkları dedikodular arasında. Ama kardinal cüppesi bile olsa istemem diyenlerdenseniz asıl demek istediğim insanların istekleri değiştikçe yeni meslek grupları açığa çıkıyor. Birkaç yüzyıl önce hemşireliğin namı hiç de iyi bir şekilde anılmamakla beraber standartlardan yoksun bir meslekti. Ve birden bir kadın çıktı kadınlara çok az değer ve hak verildiği bir zamandı ve her şeyi değiştirdi. Florence Nightingale. Hemşireliğe sistematik yöntemler getirerek modern bir meslek olarak kabul edilmesini sağladı. Onun yaptığı öyle bir değişimdi ki bugün bile hala onun fikirlerine olan saygı hala devam ediyor.
Demek istediğim, istediğiniz ne olursa olsun yapmak gerçeğe çevirmek sizin  elinizde serbestsiniz artık kimse zincire bağlı değil. ama sizin hala zincirli olduğunuzu sanmanızı isteyen insanlar var. Ama bunu sıkça hatırlatın. Kendinize.
İstediğiniz ne isim yapmak para kazanmak çok para kazanmak yönetmek  pek çok şey olabilir ve eğer sıkı çalışırsanız ve gerçekten isterseniz bütün bunlar bir gerçek olabilir.
Yeterince paranız var siz de insanlara yardım etmek mi istiyorsunuz yardım edemezsiniz diyen yok. Ama fark yratmak için gösterişli yardım müzayedeleri yerine Afrika’ya gidin ve oradaki insanlar için kendiniz gönüllü olun. Bunun için elbette paranız olsun, ne yapılması gerektiği ile bilgi sahibi olun. Ve ihtiaçlar neyse bunun için harcama yapın. Sonrasındaysa geri dönün diğer zengin arkadaşlarınızdan bağış toplayıp dernek kurun ve tüm dünya yı yardım etmeye çağırın.
Yok ben önce para kazanayım diyorsanız para kazanmak için bir çok yol var istediğinizi seçin yatırımcı olun, restoran açın, ihracat şirketi kurun tarım tesisi - organik tarım çok revaçta özellikle şu günlerde- yapın, sonra kaybetme riskini hesap edin ve elinizde ne var ne yoksa hepsini riske atmayın sonra çok dert olur. en önemlisi ne yaparsanız yapın kaliteli yemek mi pişireceksin sağlıklı tuzlar şekerler unlar pirinçlerle yap. Etin taze olsun. Çinden ihraç edeceklerin kansere yol açmasın, ya da hemen kırılan işlevini kaybeden şeyler olmasın. Yatırım mı yapacaksın bu işte de rant peşinde koşmayın, belki kazanırsınız ama o kadar insanı üzdüğünüze değmez. Çilek yetiştireceksen asfalt kenarında ise maruz bırakmadan yetiştir mesela ya da onaysız tarım ilaçları kullanmadan yetiştir.
İşinizi doğru yaparsanız insanlar sizi sever, sizden alışveriş yaparlar, işiniz büyür ve sonunda kazanan herkes olur.
İşte o zaman istediğinizi elde etmemeniz için hiçbir neden yok. 

Ama bu kadar toz pembe değil. hayat işinize hep karışacak bozmak isteyenler de olacak ama bununla başa çıkma yollarını bulmak yine sizin elinizde. 

14 Aralık 2013 Cumartesi

Monoton Olmak


Hayatınızın neden bu kadar monoton olduğunu hiç düşündünüz mü? Nedir monotonluk sürekli sıkıldığımız şeylerden sürekli aynı sıkıcılık altında yaşamak mı? Herkes böyle görebilir ama monotonluk sadece sıkıcı ve aynı değildir bence. İnsan sadece aynıdan da sıkılabilir.
                Her ne kadar değişik ekstrem yaşanız, hayatınız hep doludizgin olsa bile hep aynı şeyi yaşarsınız bunun farkında mısınız? Herkesin genelde bir arkadaş grubu vardır ya ekstrem programlar düzenlediğiniz. Sürekli farklı ekstrem şeyler yapıp aynı kişilerle yapmanız bile bir monotonluktur aslında.
                Önceden düşündüğünüz gelecek için emeklilik planlarınız, çocuğunuzun eğitim fonuna ne kadar para yatıracağınız, aylar sonra olacak programlar için düşünülen düzenlemeler, doğum günleri evlilik yıldönümü sevgililer günü ve diğer günlerdeki yapacağınız programlarınız, okuduğunuz kitaptan sonra ne okuyacağınızla ilgili düşünceleriniz, hafta içinden daha özel olan hafta sonu yemek programınız, hangi arkadaşınızı veya akrabanızı ne zaman ziyaret edeceğiniz…
                Bütün bunlar ileriye dönük programlı olmaya yönelik yaptığımız planlar ve aklımızda şekillendirmiş olmamız dışında kati suretle hiçbir alakaları bulunmamakta birbirlerinden. Elbette buna bizi hayat itiyor böyle olmaya, günümüz dünyasında. En basit örnekle uçak biletlerimizi erken alıp planlanmaya teşvik ediliyoruz ya da belli günlerde sinema bileti alırken çeşitli kampanyalardan yararlanıyoruz. Parasal olmayan bir açıdan bakarsak hepimizin bir doğum günü var. Ve kutlama için o günü bekliyoruz ya da istemesek bile kutlama yapmak zorunda kalıyoruz mecburen.
                Hani bestseller de okunulan bir akıl okuyucu olsa da sizin aklınızı okusa hayat çizginizin ne kadar belirli olduğunu görecek geleceğe yönelik düşünceleriniz öncekilerden farklı olmayacak çünkü şu anda olduğunuz duruma yönelik planlar yaptınız ve ilerisi içinde kendinizi şartlandırdınız, yaptığınız planla. 
                Şimdi ne yapıyorsanız gelecek de ona göre şekillenecek. Bu söz her zaman iyi algılanır ve iyi bir sözdür de örneğin İngilizce kursuna gidersiniz ve dil biliyorsunuz diye daha kolay iş bulursunuz bunu için çok olumlu. Ama hisleriniz işin içine girince aynı olmak pek iyi bir fikir gibi gelmez diyorum kendi adıma
                Dediğim gibi bulunduğumuz çağda ekonomik düzen adına kapitalist emperyalist her ne diyorsanız deyin buna mahkûm ediyor bizleri. Mevcut düzeni değiştirmeye çalışanlar belki uzun vadede başarılı olabilirler ama gelecek düzenin daha kötü sayılan sıkıcı monotonluğu getirmeyeceğini kim garanti edebilir? Veya eski denenmiş düzenleri ve şu etkin olan düzene karşı olarak gösterilen sosyalist ideolojiyi ele alırsak onun herkesi her zaman işinde çalıştırıp hayatlarını idame ettirebilecekleri minimal bir yaşam sunan bir uygulaması yapılmıştır asıl hedeflenen herkesin eşit olduğu dünya daha uygundur ama belki ama bu bile monotonluk için fazla aynıdır herkes refah içinde ve her gün aynı şeyleri yapmayı bekleyen bir sistem olurdu.
                Belirtmeliyim ki burada sadece monotonluk açısından ele alıyorum ideolojileri diğer yönleriyle karşılaştırmak buranın konusu değil.  İncelemem sonunda görüyorum ki herhangi bi düzenin insanlar için mutluluk getirmediğini görüyorum ki anlattığım hiçbir düzen bunun uygun değil. bence düzen…
Düzen olmamalı en azından bir konuda ve bu diğer yapıları da etkileyebilir çeşitli yollardan reform oluşturabilir. Demek istediğimi insanların kendi alanlarında tamamen özgür olduğu demokrasinin tanımlamalarına uyarak başkasına bulaşmadan kısmi anarşi olarak tanımlanabilecek bir durum kuruyorum aklımda
Kısmi anarşi derken insanlar istedikleri zaman istedikleri kişiye hediye alabilme özgürlüğü amiyane tabirle pat diye eve arkadaşını davet etme anlık gelişen doğal olaylar, her anında farklı hisseden insanlar ara sıra sıkılan yalnız kalan kalabalıklara karışan, ekstrem bir spordan sonra bir klasik müzik keyfi yaşayarak ritmin düzenini birazcık bozarak insanlar monotonluktan kurtulabilir böylelikle.


24 Ekim 2013 Perşembe

İNSANLAR NE ÇEŞİDİ BOL BİR KOLEKSİYON


         Gelecek daha güzel olacaktır inanın buna dünya size ne kadar bedbaht olmaya mecbur etse de siz gelecekten umutlu olun. Her şey eskiden daha güzeldi, belki ya da değil. Gelecek bu günden elbette ki farklı olacak, kader size yepyeni ağlar örmekle meşgul olacak, ziyan ya da kâr.
         Bazı insanların hayatları çıkmazlarla doludur. Bazıları sadece rutinin içinde köşede kalmıştır kimilerininki hep tiyatro sahnesinde gibi göz önündedir. Öyle ki ikinci cinsler nadir zamanlar dışında ne yapacaklarını bilemez ve kendilerini olana bırakırlar suyun yönlendirdiği gibi devam ederler. O nadir bulunan bir cins vardır şerri hayrı tartışılır onlar rüzgarı estiren suyu dalgalandıranlardır. Bu kadar müstesna olanlardan daha da az bulunan bir grup vardır hayatları boyunca başrol oynayanlar. Ve daha bir sürü ara formları da içlerinde taşırlar. Ayrıca elbette ki insanlar değişebilir.
         Ben ki cemiyetin içine doğmuş, orada büyümüş kuralları ve hiyerarşiyi pekiyi bilen birisi olarak sürekli kararlarımı kendim vermek zorunda kalmamla bazen makbule geçen bazen harabelere neden olan kararlar almış olsam da her zaman ayağa kalkabilmeyi başarabilmişimdir.



Siz hangisi olmak istersiniz benim herkes en başta başrolü ister ama çok az kişi bu konuma uygundur dediğim gibi. 

İyi olan her zaman ön planda olmak demek değildir. 
İyi olmak istediğiniz hayatı yaşabilmenizdir 
Herkes o kadar başarılı değildir olması de beklenmemeli kulların yapısı her insan evladında fark gösterir

Umudunuzu kaybetmeyin hemen ben istediğim hayatı yaşamıyorum diye başkalarından gördüğünüz hayata özenebilirsiniz bu bir suç değil nihayetinde.

Yine de insan kişiliği nasıl değişmesi zorsa hayatını da değiştirmesi bir o kadar zordur 

YAŞADIĞINIZ HAYATIN GÜZELLİKLERİNİN FARKINA VARIN HER SEÇİMİN KENDİNCE GÜZELLİKLERİ VARDIR AMA MUTLAKA VARDIR.